|
| gercekler ßunlari biliyormusunuz.. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
XxezzaLe Üst Kullanıcı
Mesaj Sayısı : 606 Points : 995 Kayıt tarihi : 17/12/10 Yaş : 38 Nerden : istanbul
| Konu: gercekler ßunlari biliyormusunuz.. Salı Ara. 28, 2010 12:29 am | |
| 921 yıl kilise, 481 yıl da cami olarak hizmet gören Ayasofya, gerçekten çok etkin bir bina. İçeri girildiğinde insan ister istemez yüzyılların ağırlığını hissediyor. Bu dev yapı büyüklük yönünden Dünya'da dördüncü, kubbe yüksekliği yönündense beşincidir.
Yüzyıllarca Hıristiyan Ortodoks Kilisesi' nin yönetim merkezi olan Ayasofya'ya Osmanlılarda çok önem verdiler. Bu önem onun maddi ve manevi varlığını büyüttü. Çeşitli mitler, öyküler, inançlar üst üste yığıldı. Gerçi, Dünya'nın
birçok yerindeki ünlü ibadethanelerin kendilerine göre mitleri vardır. Yapım zamanlarının eskiliğine göre, çeşitli garip inançların hedefi olmuşlardır. Fakat Ayasofya'nın bu alandaki ünü çok fazla. Onun her yanı garip öykülerle dolu...
Maketini arılar yaptı Ayasofya birçok kereler yapıldı ve yıkıldı. En son yıkılışı da Bizans tarihinde geçen Nika isyanı sırasında oldu. M.S. 532 yılındaki bu isyan sırasında Ayasofya Bizans İmparatoru Justinyanus kiliseyi yeniden yaptırmaya karar verdi. Yapacak mimarı bir türlü bulamadı. O günlerde çok ilginç bir olay oldu. Bir dini ayin sırasında elindeki kutsal ekmekçiği bir arı kapıp kaçtı. İmparator arının saklandığı peteği bulup getirene ödüller vaat etti. Sonunda birisi bulup getirdi. Hayretle gördüler ki, petek mabet maketi şeklindeydi. Mabedin mihrap yerinde de kutsal ekmek duruyordu.
Beyazlı delikanlının getirdiği altın Sonra yapım başladı. Sıra kubbeye geldiğinde para bitmişti ve durmak zorunda kaldılar. İşte tam bu sırada, beyazlar giymiş bir delikanlı ortaya çıktı. Beraberinde çuvallarla yüklü katırlar da getirmişti. Delikanlıyı, İmparator Justinyanus'un huzuruna çıkardılar. İmparator çuvalların içindeki altını görünce, şaşkınlığını gizleyemedi. Justinyanus buna çok sevindi. Olayı yakınlarına anlattı. Fakat tılsım bozuldu. Beyazlı delikanlı bir daha görünmedi...
Mimar kaçıyor Duvarlar kubbe seviyesine gelince bu defa, mimarbaşı ortadan yok oldu. Roma'ya kaçtığını öğrendiler. 7 yıl sonra mimar, Roma'daki işini de yarım bırakıp tekrar İstanbul'a döndü. İmparator, mimarbaşını görünce çok kızdı. Fakat mimarbaşı ona şöyle dedi: "Bu koca yapının temelinin çok sağlam olması gerekir, eğer kalsaydım acele ettirecektiniz ve yapının sağlamlığı tehlikeye düşecekti." Ayasofya'nın yapımı, 40 yıl sürdü. Büyük kubbenin üzerine altın bir haç takıldı. Bu haç o zamanlar öyle parlaktı ki, güneş vurunca, ışığı Alemdağ'dan,hatta Istranca Dağlanrından dahi görülüyordu. Yılanlar imparatoriçenin cesedini yiyorlar Justinyanus'un karısı İmparatoriçe Thedora, güzelliğinden başka bir şey düşünmeyen çok günahkâr bir kadındı. Ölünce yılanların kendisini yiyeceklerinden çok korkuyordu. Bu nedenle kurşun bir lahit yaptırdı ve kilisenin büyük kapısı üzerine gömülmesini emretti. Ancak efsaneye göre iki yılan, lahitte delikler açarak içeri girdiler ve cesedi yediler. Şimdi Ayasofya'nın giriş kapısı üzerinde görülen delikler yılanların açtığı delikler olarak kabul edilir.
Terleyen direk Ayasofya'nın kıble tarafındaki kapılarından soldan sayılınca sonuncusunun iç tarafında bir mermer sütun var. Bu sütunun en büyük özelliği kış ve yaz nemli olması. Bu yüzden bu sütuna "terleyen direk" deniyor. Sütunun zemininden başlayarak bir buçuk metrelik bir kısmı bakır plakalarla kaplı. İnanca göre sürekli baş ağrısı çekenleri, sindirim sistemi hastalıkları olanları ve sıtmaya tutulanları bu direk tedavi ediyor. Önce iki rekât namaz kılınıyor, sonra hasta avuçlarını önce bakır plakalara sonra da yüzüne sürüyor. Bu hareket üç kez tekrarlanınca hastalıklar iyi oluyor... Ayrıca elleri çok terleyen kimselerin, direğin üzerinde bulunan deliğe parmaklarını soktukları ve artık ellerinin terlemediği birçok defalar görülmüş...
Terlemenin nedeni... İnanca göre, Ayasofya'nın büyük bir kubbesi bir depremde yıkılınca, 300 rahip Mekke'ye gitmişler ve orada zemzem suyundan almışlar, bunu Mekke toprağı ile karıştırıp,bu sütunun altına harç olarak koymuşlar. Sütunun bu yüzden "terlediğine"inanılıyor. Bir başka inanca göre de Hızır Peygamber, parmağım Ayasofya'daki deliğe sokmuş ve binayı Mekke'ye yöneltmiş yani Kıbleye çevirmiş Terleyen direğin ya da diğer adıyla ağlayan direğin öyküsü, görüldüğü kadarıyla Osmanlı döneminde ortaya çıkmış. İslam inançlarıyla beslenmiş. Sütunun yapısının gözenekli olduğu ve kılcal damarlar yoluyla temeldeki suyu emdiği ve bu yüzden terlediği, en geçerli bilimsel açıklamalardan biri. Ama acaba neden sadece bu direği gözenekli taştan yapmışlar? Bu soru cevapsız kalıyor...
| |
| | | | gercekler ßunlari biliyormusunuz.. | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |